Günümüzde perakende sektörü hızlı ve kökten bir şekilde değişmektedir. Tüketiciler daha bilgili hale gelmekte ve ürün çeşitliliği son hızla artmaktadır. Teknolojik gelişmeler ve kamu politikalarındaki liberalizasyon yeni bilgi, veri ve kaynakların önünü açmaktadır. Sonuç olarak, perakendeciler yeni zorluklarla karşılaşmaktadır[1]:
-Pazara girmenin daha kolay hale gelmesi yeni küçük oyuncuların sektöre dahil olmasını sağlamakta ve perakende sektöründe çeşitliliği artırmaktadır.
-Online pazar yerleri coğrafi yakınlık-uzaklık kavramlarını değiştirmekte ve çok spesifik ürünler için pazardaki talebi artırmaktadır. Küçük çaplı niş oyuncular merkezleri nerede olursa olsun tüketicilere ulaşabilmektedir.
-Talep üzerine tedarik gibi teknolojiler perakendecilerin nasıl ve nerede stok tuttuklarını değiştirmektedir.
-Yeni teknolojiklerin ve tüketicilerle yeni iletişim kanallarının gelişmesi ile yeni perakende modelleri ortaya çıkmaktadır.
Değişim, özellikle de geleceğin ne getireceği belirsizken, ender olarak kolaydır. Büyük değişimler, tutarlılık ve odaklılık gerektirir ve kurum içinde tepkilere yol açabilir. Yeni iş modellerini başarıyla hayata geçirebilmek için, perakendeciler küçük ama akıllıca ilerlemeli ve en başarılı fikirleri test, analiz ve entegre ederek değişimlerinin temel taşları olarak benimsemelidirler.
Dijital ticaretin kişiselleştirilmiş müşteri iletişimi, platformlar arası BT sistem yönetimi ve ürünlere gerçek zamanlı erişim gibi yeni iş modelleriyle şekil alacağı yakın geleceğe hazırlık amacıyla öne çıkan yenilikçi iş modelleri ve teknoloji çözümleri her geçen gün artıyor. Artan dijitalleşme, özellikle perakende sektöründe büyük bir hareketliliğe neden oldu. Tüketiciler bu süreçtesatın alma davranışlarını değiştirirken, işletmeler de rekabet ortamının yarattığı artan baskıların üstesinden gelmenin yollarını aramaya başladı. Gelecekte perakende iş modellerinin sürdürülebilirliğini sağlayacak önemli adımlar arasında, envanterin, kurumsal kaynak planlama sistemlerinin ve ürün/müşteri ana verilerinin entegrasyonu yer alıyor. Süreçlerin farklı kanallar ile uyumlandırılması ve gerekli bilgilerin gerçek zamanlı temini de perakende iş modellerinin hayatta kalarak gelişmesini sağlayacak temel yapı taşlarından biri olarak karşımıza çıkıyor[2].
Perakende Türkiye’nin son yıllarda en hızlı büyüdüğü sektörlerden biri oldu. Özellikle alışveriş merkezi yatırımlarıyla perakende sektörü kayıt altına alınırken, yerli markalar görülmemiş büyüme oranları yakaladı. Aynı rüzgar gıdadan elektroniğe, mobilyadan hazır giyime yabancıların da Türkiye’ye gelmesini sağladı. 2007 yılı sonunda toplam 150 milyar dolarlık cirosuyla perakende; enerji, eğitim ve sağlığın ardından Türkiye’de dördüncü büyük sektör oldu. 2008 yılında ise 70 milyar’ı organize olmak üzere sektör, 165 milyar dolar büyüklüğe ulaşmış olacak. 2007’de metrekarede yüzde 27 büyüyen organize perakende sektörü 2008 yılında kasım ayı sonuna kadar yüzde 17 büyüme oranına ulaştı. 2008 yılında sektörün cirosu yüzde 13 civarında büyürken, 2009 yılında hedeflediği yüzde 10 büyüme hedefini gerçekleşmemiştir. Yaklaşık yüzde 8-9 civarında bir büyüme gerçekleşmiştir (Özgüven, 2011: 156).
Nielsen şirketinin yaptığı araştırmaya göre, 1998’de 2.135 olan hiper, süper ve zincir market sayısı 2008 yılında 8.252’ye ulaşmıştır. Aynı dönemde, bakkal ve orta market sayısı 167 binden 128 bine gerilemiştir. Ancak, ülke olarak hipermarket oluşumlarına hazırlıksız yakalandığımızı söyleyebiliriz. Sayıları büyük bir hızla artan zincir mağazalar bugün artık her sokağa girdi. Bu noktada, ülkemizde perakende sektörü ile ilgili verilere bakıldığında da sektörün büyüme gösterdiğini görmemiz mümkün. Perakende sektörü, Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) verilerine göre geçtiğimiz yıl yüzde 10 büyüdü. Sektörün istihdamı yüzde 21, toplam mağaza sayısı ise yüzde 24 artış gösterdi. Bununla birlikte, ülkemiz gelişen ekonomimiz ve genç nüfusumuzla pek çok yabancı perakendecinin de hedefi haline geldi. Wal Mart, Penny, Al Di gibi firmalar ülkemize göz kırpıyor. Türk perakendecisinin de artık boş durmadığını, yabancı pazarlara daldığını görüyoruz. Koç ve Enka ortaklığında 1997 yılında Rusya’da açılan Ramstore büyük yankı uyandırmıştı. Deloitte tarafından hazırlanan “Perakendenin Küresel Güçleri 2008” raporuna göre ise, Migros bu yıl dünyanın en büyük 250 perakende devi arasına girmeyi başardı. Wal-Mart birinci, Carrefour ikinci, The Home Depot ise üçüncü sırayı aldı. Migros Türk, 2001–2006 yılları arasında en hızlı büyüyen 50 şirket arasında 12. sırada yer aldı. Uzmanlar aynı başarıyı gösterecek başka Türk şirketlerinin de çıkacağını belirtiyor. Yanı sıra, dünyada pek çok sektörde olduğu gibi perakende sektöründe de rekabet kızışmakta. Büyük mağazalar ülkeye gelen yabancı yatırımlarla rekabet edebilmek adına adeta perakendecilik piyasasındaki paylarını arttırma yarışında. Bu nedenle; maliyetleri düşürmek, gelirleri arttırmak, risk yönetimi gibi yeni yöntemler deneniyor. Ancak, global sarsıntı, her sektörü olduğu gibi perakende sektörünü de etkiliyor (Boran, 2008: 23-24).
Çeşitli aşamalardan geçerek müşterilere sunulmaya hazır hale gelen ürün ve hizmetlerin müşteri ile buluşturulması faaliyeti olan perakendecilik tüm pazarlama faaliyetinin en son adımıdır. Müşterilerin talep ve beklentilerinin artması ve dünyada perakende sektörü içinde büyük rekabet yaşanması, perakendeci kuruluşların fark yaratmak ve tüketicinin tercihini kazanmak için arayışlar içine girmesine yol açmıştır. Perakendeci kuruluşları hızlı değişimlere karşı desteklemek ve teşvik etmek açısından bilgi teknolojisi kullanımının potansiyeli her geçen gün artması bilgi teknolojilerini önemli bir rekabet değişkeni haline getirmiştir (Güz, 2015: 2).